5 Nisan 2014 Cumartesi

kitaplar

Burada genelde pop kültür eserlerinden bahsediyorum. Fassbinder değil de Linklater. Tarkovski değil de Nick Hornby. Bizim şehirli ve küçük dertlerimizi anlatan şeyler. Küçükken babamın kütüphanesi köy gerçekçiliği romanlarıyla doluydu. Okumaya onlarla başladım. İlkokulda Yılkı Atı okuyordum. Halbuki ne köye gitmiştim, ne bir atım vardı ne de o kitaplarda yaşanan sorunların benzerlerini yaşıyordum. Veya Muzaffer İzgü kitaplarını çok severdim. Küçük bir devlet memurunun yozlaşma hikayesini anlatan İlyas Efendi, ağlarken krize girdiğim için bilmem kaç kere yarım bıraktığım tamamını okumam yıllar alan Gecekondu.Bir ilkokul çocuğunun omzuna yüklenen kendinden dünyasından büyük zorlu sıkıntılar. Türkçe öğretmenlerimden hep ‘o kitap sana ağır gelebilir’i dinleyerek ama o kitapları okuyarak büyüdüm. Anımsadığım kadarıyla bana gerçekten ağır gelen tek kitap var, 11 yaşında yazlıkta okuyacak şey bulamadığım için okuduğum Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği. Hayatımda hiç bozuk sebze meyve yemek zorunda kalmadıysam da Gecekondu kitabında yemeğe eklenerek ancak yenebilen çürük domateslerin tadı hala ağzıma geliyor bazen. Ya da Don Camillo, ne ilgisi vardı benim yaşadıklarımla o yaşta? Hiç. 


Sonra büyüdüm. İlk Şıpsevdi romanıydı sanırım. Osmanlı zamanında geçmesine rağmen Fransızca yüzünden herhalde kendime benzer yönler bulmuştum. Sonra sağcıları keşfettiğim dönem var. Üniversitenin ilk yılları. Peyami Safa, -hatta Nihal Atsız-, Safiye Erol, bence sağcı olmasa da Ahmet Hamdi Tanpınar. Lisedeki öğretmenlerime çok kızdığım dönemler. Derste nasıl olmuş da bize Huzur’u tam manasıyla öğretmemiş? Büyük bir öfke ve merakla lise edebiyat kitabına bakmıştım, Huzur’dan en alakasız parçayı seçmiş koymuş MEB. İşleri okumaktan soğutmak zaten. 


Rus edebiyatının büyük klasikleri lise. Raskolnikov’un cinayeti romanın başında işlemesine çıldırdığım bir dönem vardı. O zaman post modern romandan haberdar değilmişim herhalde halbuki ortaokulda Orhan Pamuk da okuyordum. Suç ve Ceza post modern olmayabilir ama benim edebiyat anlayışımda çığır açtığı da muhakkak. 


Bu yazıyı neden yazdığımı hiç bilmiyorum, belki edebiyatın hayatımdaki yerini anlatmaktır. Bir de pop kültüre hak ettiği değeri vermek. Büyük sanat eserleri büyük tespitler için mühim ama bir de akıp giden gündelik hayat ve ona dair düşüncelerimiz var. Ben onlara dair küçük ama mühim şeyler söyleyebilen eserleri de çok seviyorum. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder