7 Kasım 2014 Cuma

Yoga

"Good artists copy, great artists steal"

Ben de bugünkü konumu günlük hayatı çok güzel anlatan yazarımızdan çalmış olayım. Sanatçı olduğumdan değil tabii. Yoga ve pilates ilginç sporlar. Benim gibi spordan nefret eden, hayatındaki en yakın arkadaşlarını spor yapamamasına borçlu olan biri için gerçekten ilginç sporlar. G. ve S. ile voleybol oynayamadığımız için başlayan arkadaşlığımız. İnsan kaç yaşına gelirse gelsin ebeveynlerinin söylediğini değil yaptığını yapıyor. Profesyonel sporcu babanın aşırı kabiliyetsiz kızı olarak annem de pilateste ilerleyince ben de pilatese başladım. Reformer pilates sınıfça yapılmadığından seviyorum. Tek başımayım, ilk başladığımda tek başıma olmama rağmen eğitmenin halime gülmesi de benim kendime yarattığım spor engellerinden biri sanırım. Kendimi 5 yaşında bale sınıfında hatırlıyorum. Başrol alamadığım tek anaokulu gösterisi bale. Sinir geliyor üstüme, kolaylıkla yapamadığım şeylerden hala kaçışım bundan. Fazla uzatmayayım gerisi bir kısırdöngü, her sporu denedim her birinden ayrı ayrı nefret ettim. Belki tenis ve yüzme bir nebze. Sonra çok sonra yıllar sonra pilates gelecek. Vücudumu tek tek kas kas (muscle by muscle mesela burda daha şık dururdu) kontrol edebildiğimi göreceğim. 

Sonra yoga sınıfı, Her şeyin en zorundan başlamam gerek tabii, Kendimi ashtanga yogaya atıyorum. Yanımda 70lik delikanlılar amuda kalkıyor. Beden dersinin korkulu kabusu. Az kalsın boynumu kırıyordum. Şimdi biri ayaklarımdan tutunca amuda kalkabilmemle korkularımın üstüne gitmeyi başarmamın bir ilgisi olmalı. Yogaya ilk süslü püslü hukuk bürosunun müvekkil kapalım diye bizi üye ettiği süslü püslü Viyana'nın en şık (bu Avusturyalılar schiki miki diyorlar) spor salonunda başlıyorum. Aşırı sağcı politikacı Strahe ile ilk karşılaşmam da orda. Nasıl pis pis sırıtıyor pislik ırkçı. Neyse yine konumdan sapıyorum ( Hors contexte der sınav kağıdımın üstünü çizerdi şimdi Fransızca öğretmenimiz Madame Sanchez). Çok hırslı yuppielerin ve çok zengin esnek yaşlıların arasında yoga sınıfında downward facing dogda kollarım acıyarak durmaya çalışıyorum. Onlar amuda kalktıkça ben child pose'a sığınıyorum. Sonra evin orda gerçek yoga stüdyosu. Annesi yogini olduğu için 6 yaşından beri yogayla haşır neşir olan, tüm sorunlarımızın sandalyede oturmaktan ve yere yalınayak basmamaktan kaynaklandığına inanan yoga hocamın esnekliğini izliyorum. Bir erkeğin bedeni bunca esnek olmalı mı? Yaşı genç ama saçı uzun ve beyaz. Sesi çok dingin. Ommmlamaya başlayınca beni gülmek tutuyor. Seans bitiyor, yoga bir yarış değil, süslü püslü spor salonunda gösteriş yapan yuppielerin yarışı hiç değil. Bu sefer ayaklarım yere değiyor, Jacques Brel köpeğinin gölgesi olayım deyince üzülüyoruz, gönüllü olarak yere bakan köpek olurken kimsenin aklına gelmiyor. Yerde yatıyorum en son, yorgun ama mutluyum. Ciğerlerim sigara içmediğim için bana gülümseyip teşekkür ediyor. İlk kez bir sınıfta yapılan sporu seviyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder