10 Haziran 2015 Çarşamba

Girlhood

Uçakta uzun zamandır izlemeyi ertelediğim Boyhood filmini izledim, film uçakta bitmedi sonra tamamladım. Filmde aslında hiçbir şey olmuyor gibi görünse de çok şey oluyor. Bir çocuk büyüyor, bir kadın hayatıyla ilgili büyük hayalkırıklıklarına uğruyor, serseri gençlik aşkımız Ethan Hawke aşırı sıkıcı aile babasına dönüşüyor. 

Çocukluk ve ergenlik insanın hayatı beklediği dönemler, her ne kadar yaşlanmak istemesem de büyümeyi hep istedim. Filmde aslında ayrı ayrı konuşulabilecek çok konu var. Mason'ın çocukluğu ve travmasına girmiyorum. Sanatla ilgilenen çocuklar büyük travmalara girmeseler de ergenlikleri böyle buhranlarla geçiyor. Kendini bulma çabaları, Mason'a üniversitenin daha iyi olduğunu söyleyen hocanın dediği çok hoşuma gitti," you find your own people there you know" ne doğru tespit. Lise ve çocukluk insanın aslında sosyolojik olarak ait olduğu yerle kısıtlı kalması demek. Hep başka yerlerin, başka insanların özlemi. Kendi içindeki buhranları işte tam da gidip salak bir sporla uğraşan boş kafalı birini hayatının aşkı sanarak yaşanan büyük lise aşkları, o büyük duygular, hezeyan, sıkıntı ve mutsuzluk, tam spleen d'adolescence. Of ergenlik pek zordu, büyüdüğüme gerçekten memnunum.

Ben bu filmi tabii Linklater'in diğer filmlerinden bağımsız düşünemiyorum. Benim bu adamı çok sevmemin sebebi onun da benim gibi zaman takıntısı olması. Ben de herhalde böyle filmler çekerdim çekebilsem. Adamın filmlerinde devamlı birileri büyüyüp yaşlanıyor, aynı bizim gibi. Mason gece arkadaşlıyla konuşurken annem de benim kadar ne yapacağını bilmiyor diyor. Ergenlikte ve çocuklukta insanın en büyük yanılgısı büyüyünce her şeye cevap bulacağını sanmak. Bilmediğimiz hala ne çok şey var, belki biraz bilgeleşiyoruz yaşlandıkça ama o saçma kafa karışıklığı hayat boyu devam ediyor. Filmde anne hayatı boyunca yaptığı yanlışların cezasını çekti. Eskiden olsa belki anneye acırdım ama böyle şeylerin insanın seçimi olduğunu düşünüyorum. Hep alkolik sorumsuz tipleri gidip bulması tesadüf değil. 

Ethan Hawke'u baba seçmesi beni çok etkiledi, zira kendisi Reality Bites filminde Troy olarak ve bu filmdeki serseri akıllı sanatçı adam tiplemesiyle ilkgençliğimden beri gönlümü çalanlardan. Reality Bites (Linklater filmi değil ama Ethan Hawke nerdeyse aynı karakter) filmindeki Troy acaba büyüyünce ne oldu? Lelaina ile hala beraberler mi? Hiç sanmıyorum. Annen beni beklese ben böyle olacaktım diyor yaşlanıp aşırı sıradanlaşmış Ethan Hawke 18 yaşındaki Mason'a. Birini olabileceği kişi için sevmek en büyük yanlışlardan biri oysa bana göre. Beklemeyip iyi yapmış ama sonrasını keşke düzeltebilseydi.

Ben de üniversitenin ilk günü bunların dağa gittiği gibi Yıldız Parkı'na gidip uzun saatler muhabbet etmiştim sonradan ikisi de sanatçı olacak iki sınıf arkadaşımla. Üniversite en çok o büyük konuşmalar demek, aşk hakkında, yaşam, sanat, melankoli, edebiyat, müzik hakkında. Uzun mektuplar, uzun sorular, saatlerce süren sohbetler, uzun uzun e-mailler, "ben seni değil sana atfettiğim şeyleri sevdim aslında"lar, hayaller, yine çok büyük kitaplar ve filmler, "22 yaşına geldikten sonra bu ukdeler geçmez artık" diye büyük konuşmalar, "I was really going to be somebody by the time I was 23."ler, sanatçı olamayacağına kesin karar vermeler demek. Öf ne çok şey oluyor üniversitede hakikaten. 

Dönüp bakınca 20'ler çok güzeldi. 3 ay sonra 30 geliyor, there is more to it. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder