4 Şubat 2016 Perşembe

Suzan Defter

Dünden beri kendimi köşesine çekilip yaralarını yalayan bir kedi gibi hissediyorum. Çocukluğumdan beri yaşadığım en zor his, sevdiklerimi ölçüsüz derecede kıskanmam. Başkasının yaptığı herhangi bir şeyi, bir başarısını asla kıskanmazken sevdiklerimi nasıl olup da böyle hislerle kıskandığımı hiç çözemiyorum. Suzan Defter, bu ölçüsüzce kıskanmanın kitabı. Uzun zamandır kitap okurken ağlamıyordum, Suzan Defter'i okurken çoğu yerde çok ağladım. Abisini çok kıskanan Derya. Abim yok ama olsaydı senin gibi olurdum. Anne babamı olmayan kardeşlerimden kıskandım, en yakın arkadaşımı diğer arkadaşından, kuzenimi diğer kuzenimden. Daha ilkokuldaydım en yakın arkadaşım bana "ben bir çikolatayım, hepsini senin yemen gerekmez başkalarıyla da paylaşabilirsin" diye mektup yazmıştı kıskançlık krizimden sonra. Nasıl başka arkadaşını benden daha çok seversin? 

Suzan Defter içimi deşti. Çok büyük bir aşk hikayesi de var içinde evet, ama ben Derya'yla köşeme çekildim. Çimen yiyorum, yaramı yalıyorum geçmiyor. Kıskananın yakıcı kimsesizliğinde Derya'nın yaşadıklarını sanki kendim yaşadım. İki Yeşil Su Samuru'na ilkgençliğimde bağlanmam da ondan, sevdiği herhangi birinin ilgisindeki en ufak kaymada solan çiçek misali boynu bükülen kitap kahramanları. Nasıl bensiz oraya giderler? Nasıl bensiz bunu yaparlar? Aşk kıskançlığına girmek bile istemem. "Annen bile okşasa benim bağrım taş olur." Büyüdükçe bu hislerimi törpülediğimi düşünüyordum, artık eskisi gibi mantıksız değilim diyordum. İnsanın  birden çok arkadaşı da olur. Aslında törpülemeyi değil de gizlemeyi öğrenmişim. Kitabı okuyunca hepsi çıktı bir köşeden. Sevdiğini çok kıskananlar bu kitabı okumasın. Yazsam sayfaları doldururum ama burda duracağım. Nilüfer'den dinleyin.

7 yorum:

  1. Ne kadar da benzeşmiyoruz, bende de kıskançlık başarı ve yarış konularında olur, arkadaşlarımı hiç kıskanmam, aşk konusunda zaten Batı Cephesinde yeni bir şey yok, yorum yapamıyorum. Bu kitabı alıp okuyayım ama sonra yorum yazmayayım. Malum hiçbir şeyi beğenmiyorum, belki kıskançlık duygularımın türüyle ilgilidir bu da.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. kıskançlık insana en faydası olmayan duygu. birini kıskanmak kıskananı daha başarılı yapmıyor ya da daha çok sevilmesini sağlamıyor. hapı olsa içer kurtulurdum.

      Sil
  2. Ay ötekinin yorumunu buraya girmişim, şimdi fark edip sildim, blokla beni vallahi:)

    YanıtlaSil
  3. Bu arada bu yazıyı tesadüfen fark edip okudum şimdi.
    Bir arkadaşım senin nasıl biri olduğunu sorduğunda "ihtiraslı biri" demiştim. Bu yazıda da bunu açıkça görmek mümkün.
    Maalesef ben de Barış gibiyim, başarıyı kıskanırım. Arkadaşlarımsa belli bir mesafededirler.
    Ama senin gibi olabilmek ne güzel.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kıskançlığın her türü yorucu bence. Benim gibi olmak da güzel değil, karşımdaki için boğucu olabiliyor, ben de gereksiz yere çok üzülüyorum çoğu zaman. Gerçekten hapı olsa içer kurtulurum, küçükken kardeşim olacak diye korkup üstümü başımı yırtıyordum :)
      Bak kitap okuyanların farklı bağı oluyor dediğim bu, normalde benimle yeni tanışan biri asla ihtiraslı demez bana, hep fazla rasyonel bulunuyorum hatta. Senle hemen içdünyamızdan bahsedebildiğimiz için böyle gördün bence, şaşırdım hatta. Passionate manasında mı ambitious manasında mı?

      Sil
    2. "ambitious: hırslı" anlamında, başarılı olmak için, güç için vs. çırpınan, diye biliyorum.
      "Passionate"ı kastetmiştim, sevdiğin şeyleri güçlü hislerle sevmen anlamında. Genel olarak hislerin güçlü olması.
      Bence güzel senin gibi olmak, seni diğerlerinden farklı kılıyor. İnsanların çoğunun duyguları körelmiş, öyle yaşıyorlar.

      Sil
    3. işte dediğim gibi senle böyle konuşabildiğimiz için beni öyle görmüşsün, I am flattered (bunun da tam karşılığı yok bence) çok teşekkür ederim.

      Sil