30 Ağustos 2016 Salı

Yorgos H.'nin Aşk Maceraları

Filmlerden, dizilerden bildiğimiz entelektüel bir NYC hayat tarzı var. Yaşamını yazarak kazanan, NYC'nin en bobo, en şık yerlerine giden, okumuş yazmış, belli bir maddi gücü olan yeni bir urban kitle. Güzel müzikten anlayan, tanışır tanışmaz ortak zevkler sayesinde uzun süreli arkadaşlıklar içindeymişçesine yakınlaşabilen, sofistike zevkleriyle gizlice gurur duyan insanlar bunlar. Maddi gücü de bilerek yazdım, zira Patti Smith'in Just Kids kitabına bayılmalarına karşın kitapta anlatılan sefil koşullarda duramayacaklarını düşünüyorum. Onlar hakkında konuşurken kendimden bu kadar emin olmamın sebebi benim de dünyanın ayrı bir ucunda bu kitlenin bir parçası oluşum. De Quid rides tu, İstanbul'da da olsan anlatılan şehirlinin masalı yine senin hikayen. Bu yeni şehirli kimlik, yeni müzik, edebiyat, sanatdaşlık yaşadığı toplumla bağları iyice zayıflamış bizler için belki de tutunulacak son dallardan biri. 

Ben bu insanlarla ilk kez çocukken tanıştım. Dünyalarından büyülendim. Büyüyüp de onlar gibi olabilmek için vargücümle çalıştım. Kitaplar okudum, diller öğrendim. Tanıştığım bu insanlarla ilgili sorunum şuydu, bu insanlar bir kitabın kahramanlarıydılar. Entelektüel, yakışıklı, karizmatik müthiş erkek Yorgos ve onun ulaşılamaz büyük aşkı Su. Bu kitap hakkında blogumda daha önce de yazdım tabii. Bir okur olarak Çayınızı Türkçe mi Alırsınız? kitabıyla ilişkim bence ayrı bir öykünün konusu. Kitaptan o kadar etkilenip kendimi büyütürken karakterlerinden esinlenmem bir yana, o insanlara özlemim hiç geçmediğinden dünyanın o sırada öbür ucunda olan yazarını arayıp tarayıp bulduğum bir kitap o. İşte Nathaniel P.'de anlatılan arkadaşlıkları yaşamak için verdiğim uğraşların sonucu, artık en sevdiğim kitaplardan birinin yazarıyla arkadaşız. Kahramanını yanında taşıyan yazarın, yazarını yanında taşıyan okuru. Salinger'ın ruhu şadolsun yeniden. Uzun süreli online arkadaşlığımızda bizim gibi birini arayan birinin daha sesini duyuyoruz benim kitabın yazarıyla. Warhol üzerindeki Duchamp etkisini tartışabildiği arkadaşlar aradığını yazmış twitter'a. Sonra hakikaten de bunları konuşabildiğimiz bir arkadaşlık kuruyoruz. Bir yazar, bir çevirmen ve bir okur.

Nathaniel P.'nin Aşk Maceraları'nı, çevirmeni bana hediye ediyor. Yazar ve okur, aynı anda okuyoruz. İkimiz de aynı anda şaşırıyoruz. Okuduğumuz Nathaniel P.'nin değil bildiğin bizim Yorgo'nun maceraları. Yazar, 90'lı yıllarda Bilkent'te Doğan kullanan öğrencilerin arabalarından utandığını yazmıştı. Nathaniel P.'nin Harvard'lı sınıf arkadaşları BMW'lerinden utanıyor. Yorgo da Nathaniel da prezervatif kullanmalarına karşın herhangi bir kaza olursa çocuğa babalık yapmaya kararlılar. Her ikisinin de arkadaş çevrelerinin sevdikleri konular içinde elitizm, edebiyat ve evde çalışan hizmetçiye acıyıp vicdan gösterilerinde bulunmak var. Her ikisi de hoş erkekler, çok kitap okuyorlar. Beğendikleri kadın tipi de aynı. Psikoloğu Yorgo'ya ilişki bağımlısı olduğunu usturuplu biçimde söylemişti, biz de Nathaniel'ın yaşadıklarından onun da öyle olduğuna kanaat getiriyoruz. Demek ki 20 yıl arayla da olsa, dünyada böyle erkekler yetişmiş.

Yazarın kitabından beri Türkiye'de bahsettiğim şehirli çevrelerin kitabı yazılmadı. Nathaniel'ın yazarı bunu NYC için yapmış. Asıl derdi çevreden de çok bizim gibi kadınların durup durup sorduğu soru. Entelektüel düzeyi yüksek, iyi yürekli, çoğunlukla sosyal meselelere duyarlı erkekler nasıl oluyor da kadınlara böyle umursamazca davranabiliyor? Sevdiğimiz romanları seven erkeklerin bizi o romanların kahramanları gibi sevmemesine ne çok üzülüyoruz. Nasıl diyoruz, nasıl bu kitabı seven biri bana böyle davranabildi? Sanıyorum ki Nathaniel'in yazarı da aynı soruları soruyor. Görüyoruz ki yazar Nate için bile kitapların bir kadının varoluşunda olması bir şey ifade etmiyor. O yalnızca güzel, seksi  ve akıllı bir kadının süslerinden biridir. "Çok kitap okuyan" etiketi böyle kadınlara ne de yaraşır. Yorgo da hayalindeki sevgilinin en az Su kadar kitap okumuş olmasını şart koşuyordu. Ne okuduğu değil de, okumuş kadın olması önemli. 

Gerçek erkeklerden kurgu erkek beklentisine girip hayalkırıklığına uğrayan kadınların romanı aslında Nathaniel P. Bunların şarkıları da var, Bülent Ortaçgil İstanbul'dan Bir Tek Sen Yalanı'nı söylüyor, dünyanın başka köşesinden Pink Martini, Hey Eugene diye cevap veriyor. Sanat eserlerinin diyaloğunu takip etmek kadar zevkli bir uğraş olamaz. Kitabın bazı bölümlerine sinir olsam da, genel olarak kitabı çok sevdim. Dünyanın farklı şehirlerinde Nathaniel'lara üzülen kadınlara benden The Way We Were gelsin o zaman. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder