4 Mart 2020 Çarşamba

Saf ve düşünceli okur

Kaç kez başlayıp ilk sayfalarında okumayı bıraktığım Saf ve Düşünceli Romancı’yı sonunda bitirdim. Çok heyecanlıyım, sanki biri aklımı okumuş ben birinin aklını okumuşum veya sanki yalnızca benim bildiğimi sandığım ya da sezdiğim şeyleri bir başkası da biliyormuş gibi heyecanlıyım. Romanlara gömülmek ve kafamı kaldırmadan okumak istiyorum. Öncelikle böyle bir hissiyat yarattığı için müteşekkirim Pamuk’a.


Saf ve düşünceli Romancı ya da Saf ve düşünceli Okur. Bu ayrımı çok sevdim. Okumayı ilk öğrendiği andan beri kitaplara romanlara gömülmüş benim için çok aydınlatıcı oldu. Çocukken tam manasıyla saf bir okurken yavaş yavaş düşünceli okura dönüşmemin adını koyabildim sonunda. 

Ben daha önce Patti Smith’e yalnızca yazıdan ve sanattan doğan bağla bağlandığımı yazmıştım tam da ne olduğunu açıklayamadan üstün körü bir betimleme ile. Pamuk o bağın ne olduğunu açıklıyor işte. Romancının veya yazarın anlattığı dünyanın resimlerini görerek filmini çekerek ve emek vererek yazara bağlanmak. Kopmayan bir bağ o, Pamuk da değerini biliyor. Bir yazarı tamamen sahiplenmenin de bu emekle bağlantılı olduğunu yazıyor. “C’est le temps que tu as perdu pour ta rose qui fait ta rose si importante”. 

Kitapta büyük itiraflar var, bir kitabı entelektüel görünmek ve o kitabı okumanın cool olduğunu bilerek okuduğumuzu kendimize söylemesek bile aklımızın kuytu köşelerinden geçtiğini söylüyor. Bu bir okur için büyük bir itiraftır. Susan Sontag da yazarlık persona’sını sevdiği için yazar olmak istediğini yazmıştı ama günlüğüne yazmıştı. Edebiyat sever biri için bunlar özden uzaklaşma emareleri. 

Sanki benden başka kimsenin ilgisini çekmeyen bir şeyle ilgilenen çok büyük ve gizli bir klanı keşfetmiş gibi oldum ben bu kitabı okuyunca. Edebiyat kuramları benim de çok ilgimi çekiyor ama aşırı teorik metinlerin içinde kayboluyorum çoğu zaman. Pamuk bunu biraz pop biçimde anlatıyor.

Kitabın her bölümü hakkında sayfalarca yazabilir ve saatlerce konuşabilirim. Mesela Pamuk şiir okurken de resimler gördüğünden bahsediyor. Bense şiire o resimleri göremediğim için mesafeliydim hep ve son zamanlardaki şiir merakım aslında kelimelerin resim çizmeden de çok güçlü olduklarını kavrayınca gelişti.

 "Siz Kemal misiniz Orhan Bey?" kısmı kitabın en eğlenceli bölümü. Erol Taş’ı döven kadınlara gülen kadınların bu soruyu kendisine sormasıyla eğleniyor Pamuk. Kendisine Masumiyet Müzesi’ni okuduğumda bu soruyu soracak kadar bile etkilenmediğimi söylesem bozulur mu acaba?

Mesela “A visit from the goon squat” beni anlatım biçimiyle çok etkilemişti ama içeriğini ve konusunu sorsanız bilemem şimdi. Altın parçacığı içen bir adam hatırlıyorum ama kitabı bitirdiğimde ne anlatıldığından çok nasıl anlatıldığından çok etkilendiğimi hatırlıyorum. Yine de işte kitapların insanlarıyla arkadaş olduğumuzdan da bahsetmiştim ve bu arkadaşlar saf romancıların romanlarında yer alıyor. Kahramanların kendileri bilmese bile biz onların en derin sırlarını, aşklarını, yaşayışlarını biliyoruz, biz kitabı kapatıyoruz ama o arkadaşlar biz bir daha kapağı kaldırıp okuyana kadar orda sadık bir şekilde bizleri bekliyor. Sevdiğim kitapları ezberleyene kadar okumamın sebebi herhalde bu. Hem o kahramanların dedikleri değişmiyor ama biz değişiyoruz ve farklı yorumluyoruz hepsini. Çocukken çoğu kitabı okurken yapılan atıfları anlamadığım için çok bozulurdum. Mesela kitaplarda geçen yabancı isimleri nasıl okuyacağımı bilememek ya da yazarın bahsettiği bir romanı filmi bilmemek bende müthiş bir mahcubiyet duygusuna yol açardı. Aynı kitabı birkaç yıl sonra tekrar okuyup artık o isimleri telaffuz edebildiğimi ya da yazarın bahsettiği bir romanı okuduğumu ve artık neden bahsedildiğini bilmenin haklı gururunu yaşamak en sevdiğim roman tecrübelerinden bir olmuştur her zaman. 

Roman karakterlerinin gerçekliği çok ilginç karmaşık ama bir o kadar eğlenceli bir mevzu. Stranger than fiction filmini çok sevişimin sebebi bu. Metafiction da edebiyatta en sevdiğim şey sanırım. Masumiyet Müzesi’nde de benim en çok hoşuma giden Cevdet Bey’in ve genç yazar Orhan Pamuk’un boy göstermesi. 

Roman okuru olmak insanın hayatını baştan aşağıya etkileyen ve hatta değiştiren bir şey.