13 Ağustos 2023 Pazar

Wisconsin, 1963

"La chair est triste, hélas ! et j'ai lu tous les livres"

Şavkar Altınel’in yeni çıkan kitabı Wisconsin, 1963 okuduğumdan beri aklımdan çıkmıyor. Altınel’in hemen her kitabında yaşadığım derin tanıdıklık duygusu yine bana eşlik etti. Yer yer Sebald’i çağrıştıran, bir önceki cümleyi anımsayabilmek için sık sık ve büyük merakla geri dönülen pasajlar, romanlarda son zamanda aradığımı hiç bulamazken böylesi ilgi çekici türde bir yapıt okuduğum için kendimi çok şanslı duyuyorum. Altınel’in kitabı şiirle, bir yazarın kendisiyle yüzleşmesiyle, İngiliz ve Amerikan şiiri arasındaki farklara değinirken insanı sanki bir gemi yolculuğuna çıkarıyor. Çok büyük şairlerle on altı on yedi yaşında tanışan çocuklara bir şey oluyor. Kütüphaneden kimsenin okumadığı kitapları ikişer üçer kez ödünç alıp adlarını fişlere yazan bu çocuklar o büyük şairlerle ilk tanışmalarını asla unutamıyor, ve eğer Şavkar Altınel gibi edebi bir deha iseler böylesi kısa bir kitapta bu kadar yoğun bir anlatıya ulaşmayı başarıyorlar. Sevdiğimiz şairlerden, yazarlardan niçin etkileniyoruz? Onlar bize hayatı görmediğimiz gibi gösterdikleri, bize yeni dünyalar açtıkları için mi yoksa biz onlarda kendimizi gördüğümüz için mi? Bu sorunun cevabı Altınel’e göre ikincisi, sanırım bana göre de. On yedi yaşında Lowell ile tanışan Şavkar Altınel’de on altı yaşında Mallarmé ile tanışan kendimi gördüğüm için mi böyle sıkı bir bağ kuruyorum? Rita Felski son kitabı Hooked’da bizim eserlere bağlanmamızda bu yakınlıkların rolünü araştırıyordu. Yazarın okurları için hazırladığı ince tuzaklara tek tek düşüp iki sayfa sonra yakalanınca çok güldüğüm için de bu kitabı çok sevmiş olabilirim. Altınel’in esin kaynağı Debbie Brennan tarafından yazılmış Günah Zamanı adlı romanın İngilizce orijinal adını tahmin etmeye çalışıp yazarımız karşısında cahil görünmemek için google’dan yardım aradığımı söylememe gerek yok. Yine çok etkilenerek okuduğum Tetikçiyi Beklerken’de Şavkar Altınel, edebiyatın hayatı olduğundan güzel gösterdiğini, bizi apaçık kandırdığını yazıyordu. Edebiyat yüzünden hayatla ilgili büyük düş kırıklığına uğrayıp hayatı dümdüz yaşamaya karar verdiğim üniversite öğrenciliği zamanlarında günlüğüme yapıştırdığım bir resim gözümün önüne geliyor. Sonradan bir enstalasyonun parçası olduğunu öğreneceğim bu fotoğrafta kaybolduğu her halinden belli takım elbise giymiş bir adam bir yönü sanatı bir yönü hayatı gösteren bir okun altında soğuktan titreyerek bekliyor. Kitapta "On dokuz yaşındaydım, edebiyatın her şey olduğuna inanıyordum." diyen Altınel’in Ya Şiir Ya Hayat şiirini on dokuz yaşındayken günlüğüme yapıştırdığım bu kareyle özdeşleştireceğimi , sonra Larkin’in “A Study of the Reading Habits”’i ile çok da yalnız olmadığımı anlayacağımı henüz o yaşta bilmiyordum. Ömür boyu çekilen yabancılık, yaşlanmak, yarattığı eserleri sorgulamak gibi dünyanın en kırılgan deneyimlerini ince bir ironiyle kaplarsak belki incinmeyiz, bu kitap bana bunu düşündürdü. Hayatın o dümdüzlüğünde nihilizmin kenarında dolaşırken Roni Marguiles’in “Zaten” şiirinde olduğu gibi insan kendini “ne olacak ki başka, budur zaten hayat” derken buluyor. Lafı uzatmaya gerek yok, Wisconsin,1963 son yıllarda okuduğum en harikulade şey.