3 Ocak 2024 Çarşamba

haiku

Lisede aldığım

kitapların sayfaları 

sararmaya başlamış

13 Ağustos 2023 Pazar

Wisconsin, 1963

"La chair est triste, hélas ! et j'ai lu tous les livres"

Şavkar Altınel’in yeni çıkan kitabı Wisconsin, 1963 okuduğumdan beri aklımdan çıkmıyor. Altınel’in hemen her kitabında yaşadığım derin tanıdıklık duygusu yine bana eşlik etti. Yer yer Sebald’i çağrıştıran, bir önceki cümleyi anımsayabilmek için sık sık ve büyük merakla geri dönülen pasajlar, romanlarda son zamanda aradığımı hiç bulamazken böylesi ilgi çekici türde bir yapıt okuduğum için kendimi çok şanslı duyuyorum. Altınel’in kitabı şiirle, bir yazarın kendisiyle yüzleşmesiyle, İngiliz ve Amerikan şiiri arasındaki farklara değinirken insanı sanki bir gemi yolculuğuna çıkarıyor. Çok büyük şairlerle on altı on yedi yaşında tanışan çocuklara bir şey oluyor. Kütüphaneden kimsenin okumadığı kitapları ikişer üçer kez ödünç alıp adlarını fişlere yazan bu çocuklar o büyük şairlerle ilk tanışmalarını asla unutamıyor, ve eğer Şavkar Altınel gibi edebi bir deha iseler böylesi kısa bir kitapta bu kadar yoğun bir anlatıya ulaşmayı başarıyorlar. Sevdiğimiz şairlerden, yazarlardan niçin etkileniyoruz? Onlar bize hayatı görmediğimiz gibi gösterdikleri, bize yeni dünyalar açtıkları için mi yoksa biz onlarda kendimizi gördüğümüz için mi? Bu sorunun cevabı Altınel’e göre ikincisi, sanırım bana göre de. On yedi yaşında Lowell ile tanışan Şavkar Altınel’de on altı yaşında Mallarmé ile tanışan kendimi gördüğüm için mi böyle sıkı bir bağ kuruyorum? Rita Felski son kitabı Hooked’da bizim eserlere bağlanmamızda bu yakınlıkların rolünü araştırıyordu. Yazarın okurları için hazırladığı ince tuzaklara tek tek düşüp iki sayfa sonra yakalanınca çok güldüğüm için de bu kitabı çok sevmiş olabilirim. Altınel’in esin kaynağı Debbie Brennan tarafından yazılmış Günah Zamanı adlı romanın İngilizce orijinal adını tahmin etmeye çalışıp yazarımız karşısında cahil görünmemek için google’dan yardım aradığımı söylememe gerek yok. Yine çok etkilenerek okuduğum Tetikçiyi Beklerken’de Şavkar Altınel, edebiyatın hayatı olduğundan güzel gösterdiğini, bizi apaçık kandırdığını yazıyordu. Edebiyat yüzünden hayatla ilgili büyük düş kırıklığına uğrayıp hayatı dümdüz yaşamaya karar verdiğim üniversite öğrenciliği zamanlarında günlüğüme yapıştırdığım bir resim gözümün önüne geliyor. Sonradan bir enstalasyonun parçası olduğunu öğreneceğim bu fotoğrafta kaybolduğu her halinden belli takım elbise giymiş bir adam bir yönü sanatı bir yönü hayatı gösteren bir okun altında soğuktan titreyerek bekliyor. Kitapta "On dokuz yaşındaydım, edebiyatın her şey olduğuna inanıyordum." diyen Altınel’in Ya Şiir Ya Hayat şiirini on dokuz yaşındayken günlüğüme yapıştırdığım bu kareyle özdeşleştireceğimi , sonra Larkin’in “A Study of the Reading Habits”’i ile çok da yalnız olmadığımı anlayacağımı henüz o yaşta bilmiyordum. Ömür boyu çekilen yabancılık, yaşlanmak, yarattığı eserleri sorgulamak gibi dünyanın en kırılgan deneyimlerini ince bir ironiyle kaplarsak belki incinmeyiz, bu kitap bana bunu düşündürdü. Hayatın o dümdüzlüğünde nihilizmin kenarında dolaşırken Roni Marguiles’in “Zaten” şiirinde olduğu gibi insan kendini “ne olacak ki başka, budur zaten hayat” derken buluyor. Lafı uzatmaya gerek yok, Wisconsin,1963 son yıllarda okuduğum en harikulade şey. 



10 Şubat 2023 Cuma

13 Aralık 2022 Salı

Kapı

 

Bir kapıydı o, ol kapılar onunla açıldı.

Gerisini yazmalı mı?


Ne ilkim ne de son.

Ne benim ne de hiç.

Uyandım.

Uyanmıştım da yeniden uyandım.

Hem yazmak istiyorum hem yazmamak.

Duyduklarım belki de kelimenin ötesine geçmiştir.

Anlamını bilmeden / sırrına vakıf olmak.



Ben bunu yazalı aslında çok oldu, sonra burda hissettiklerimi yansıttığını düşündüğüm şeylere iki farklı yerde rastladım. 


Cümle alem gizlidir bir elifte / Gözlerimi kapattım - gözlerimi açtım. Ve Alef'i gördüm.


Biri Yunus Emre, diğeri Borges.





4 Aralık 2022 Pazar

Seneler

"Toutes les images disparaitront". 

Düştüğüm anlamsızlık sarmalından çıkmak için kitaplara sarıldım. "Evet. Unutulacağız. Yazgımız böyle yazılmış, elden ne gelir." Annie Ernaux muhteşem Seneler romanını bu epigrafla açıyor. (böyle ölecekse, öldür o zaman sen de esrarı, esrar satan yalancı peygamberi öldür.) Çehov "Bir havucun anlamı nedir? Bir havucun anlamı neyse, hayatın da o!" demiş Alper Hasanoğlu'nun aktardığına göre. Bir yandan Irvin Yalom'un Ölüm Kalım meselesi kitabını okudum, evet "toutes les images disparaitront". 

Hayatımızı anlamlandırmak ne büyük bir uğraş. "Kuytu bir birahanemiz vardır. Gider otururum. Düşünür dururum. Şu dünyaya ne ettim? Şu dünyada ne gördüm? Neye geldim? Neye gidiyorum? Ne yaptım?". Farklı biçimlerde herkes, ki alıntıda gördüğümüz üzere Sait Faik bile sürekli kendisine bu soruları soruyor. Fani olmak, 2 kuşak sonra unutulacak olmak kaldırması ne ağır yük. Sonra bir de postmodern toplumda ve varoluşçu psikoterapiyle bize hayatın anlamının biz ne dersek o olduğunun bilinci ve korkunç sorumluluğu da yüklendi. Sizin hayatınızın anlamı nedir? Bizde bir de mana dediğimiz ve sanki anlamı da kapsayan daha aşkın bir seviye de var. Orhan Pamuk manayı resimle yazının birleşmesinde buluyor. Nick Cave "kindness" demiş ona hayatın manası sorulunca. (Sana yalnız bir ince taze kadın / Bana yalnızca eski bir budala /Diyen bugünkü beşer / Bu sefil iştiha, bu kirli nazar, /Bulamaz sende bende bir mana).

Hayata edebi bir mana bulacak olsam, metinlerarasılık derdim. Kitapların şiirlerin birbiriyle bunca konuşmasını tesadüfi bulamıyorum, her seferinde büyüleniyorum bundan. 

Sonra manayı bulamadığımız anlarda sırtımızı okşayan el çok tanıdık biri olarak karşıma çıktı. Manayı bulmadan da ilerleme iznini verdi hatta. 

"Uzun ince bir yoldayım / Gidiyorum gündüz gece."

25 Kasım 2021 Perşembe





Işık ve patlama
Sonsuz bir mavilikte
Açıp duran badem çiçekleri

29 Ocak 2021 Cuma

İşe yarar bir şey

 "İşe yarar bir şey yapmak istedim." Böyle diyor İzmirli, resim yapan şair avukat neden avukatlık yaptığı sorulunca. İzmir'den İzmir'de bir evi olmayacak kadar da uzaklaşmış (evet seni anlıyorum Leyla, ben de arkama bakmadan gittim bu şehirden, İstanbul'un aksine arkamdan da gelmedi, onu unuttum, kapattım sayfalarını, Kordon'a bakan pencerelerin perdelerini tek tek örttüm; en fazla işte lisedeyken bizi beğenmeyen çocuk acaba şimdi beğenir mi merakı). Yaşam her şeye rağmen devam edebilir mi? Kendisiyle konuşup tanışınca kararına her zerremizle karşı çıktığımız Yavuz'u dışarıdan izleyince ona hak da veriyoruz. Aramayan, kendisini de saklayan şair olduğunu gizleyen Leyla. Sen de kendini bizim seni beğendiğimiz kadar beğeniyor musun? Filmin her yerinden Gülten Akın fışkırıyor. Durup ince şeyleri anlamaya vakit ayıranların filmi. İnsanlardan uzak durması ve mesafesiyle meşhur ama bir o kadar da insana dair her şeye aşık şair Leyla'nın hikayesi. Bu filmi S.'den öğrendim. Romanlar, şiirler, resimler, filmler içinde geçen ve birbirine bağlanan hayatlarımız. Başka dillerde yazılan şiirlerin birbirine benzeyen mısralarını ekleştirip twitter'a koyuyorum. Sonra da oturup sözleşme yazıyorum. İşe yarar bir şey yapabilmek için. "Allahtan pencereler açmışlar içi sıkılan evlere".